16 Kasım 2016 Çarşamba

Elif Şafak – Ustam ve Ben


“Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz, aşkı öğrenemesek de...”

Yazar bizi 16. Yüzyıl İstanbul’una götürüyor. Önemli isimler, çalkantılı bir dönem...

Gerçekle, kurgunun güzel  bir karışımıyla, Osmanlı tarihinde bir döneme tanıklık ediyoruz kitapta.
Kanuni Sultan Süleyman, Sultan Selim ve Sultan Murad dönemleri...

Konunun merkezinde, Cihan adlı Hindistanlı bir çocuk ile Çota adlı beyaz bir fil yer alıyor.
Cihan ve Çota’nın hikayesi, Hindistan Şahı Hümayun’un, Kanuni Sultan Süleyman’a beyaz bir fil hediye göndermek istemesiyle başlıyor...
Hikaye boyunca, Cihan’ın filbazlıktan, Üstad Sinan’ın çıraklığına ve mimarlığa giden yolu boyunca yaşadıklarına, görüp geçirdiklerine, karşılıksız aşkına tanıklık ediyoruz.
Cihan’ın gözünden, Osmanlı dönemi ve Mimar Sinan’ı gözlemliyoruz.
Kitap boyunca Mimar Sinan ve eserlerini, çok detaylı olmasa da tanıma fırsatı buluyoruz.

Yazar, Mimar Sinan  ve eserleri hakkında daha fazla bilgi edinme isteği uyandırıyor.

Kitap, güzel kurgulanmış ve akıcı bir üslupla yazılmış.

“İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış. Ustamın eserleri hariç, onunkiler taşa kazınmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hâlâ orada olmalı, bıraktığımız noktada. Bilmem bulan çıkar mı? Bulsa bile anlar mı? Ustamdan geriye kalan yüzlerce eserden ve binlerce, binlerce taştan bir tanesi var ki, altında gizli Arzın Merkezi."


Tavsiye edilir...